-
1 vermek
дать зада́ть переда́ть пода́ть предоставля́ть* * *-ir -i,-e1) врз. дава́тьad vermek — дава́ть и́мя, нарека́ть
ara vermek — де́лать переры́в, дава́ть переды́шку
borcunu vermek — отдава́ть свой долг
ders vermek — дава́ть уро́ки
fırsat vermek — предоставля́ть возмо́жность
ifade vermek — дава́ть показа́ния
konser vermek — дава́ть конце́рт
ses vermek — подава́ть го́лос, отклика́ться
yemiş vermek — дава́ть плоды́
yemek vermek — дать обе́д
feraklık vermek — ра́довать, доставля́ть ра́дость
zahmet vermek — доставля́ть затрудне́ние / беспоко́йство
2) подверга́ть, предава́ть чемуateşe vermek — предава́ть огню́
ortalığı heyecana vermek — волнова́ть всю окру́гу
3) выдава́ть за́муж4) создава́ть, дава́тьışık vermek — дава́ть / испуска́ть свет
korku vermek — нагоня́ть страх
sıkıntı vermek — наводи́ть ску́ку
5) припи́сывать, относи́ть к чемуtalihsizliğe vermek — припи́сывать невезе́нию
6) направля́ть, повора́чивать что к чемуsırtını sobaya vermek — стать спино́й к печи́
7) придава́ть ( вкус)tat vermek — запра́вить, сдо́брить, прида́ть [прия́тный] вкус
8) нести́ (ущерб, потери и т. п.)kurban vermek — понести́ же́ртвы
bu depremde çok kurban verdiler — они́ понесли́ мно́го жертв из-за э́того землетрясе́ния
zarar vermek — причиня́ть уще́рб / вред
don ekinlere zarar verir — за́морозки вредя́т посе́вам
9) в роли вспомогательного гл., выражает быстротуsusuverdi — он тут же / сра́зу замолча́л
yazıvermek — бы́стро написа́ть
••- pek sıkıldık mı atla bir vapuravermemiş / vermeyince mabut neylesin Mahmut — посл. уж е́сли не дал Бог, так что сде́лает Махму́д?
- ver elini İstanbul!
- verip veriştirmek -
2 ifade
выраже́ние (с) фра́за (ж)* * *1) выраже́ние, изложе́ние, разъясне́ние; объясне́ниеgüzel bir ifade — краси́вое изложе́ние
2) юр. показа́ниеifadesini almak — снима́ть показа́ния / допро́с с кого, допра́шивать кого
ifade vermek — дава́ть показа́ния
kendi ifadesine göre — по его́ со́бственному заявле́нию, по его́ показа́ниям; по его́ со́бственным слова́м
ifade etmek — выража́ть; излага́ть; объясня́ть
şükranlarımızı / teşekkürlerimizi ifade etmeği bir borç bilirim — я счита́ю свои́м до́лгом вы́разить на́шу благода́рность / призна́тельность
-
3 kırık
(-ğı)1.прям., перен. разби́тый, сло́манный, разру́шенныйkırık çizgi или kırık hat — ло́маная ли́ния
kırık hayat — разби́тая жизнь
kırık ışın — физ. преломлённый луч
2.1) оско́локcam kırıkı — оско́лок стекла́
2) перело́мkırık tahtası — лубо́к (для сломанной ноги, руки)
3) поврежде́ние4) дроблёное зерно́; крупа́buğday kırıkı — пшени́чная крупа́
taş kırıkı — ка́менная кро́шка
5) геол. сброс; разло́м, сдвиг6) (тж. kırık not, kırık numara) плоха́я оце́нкаkırık (numara) almak — получи́ть плоху́ю отме́тку
kırık vermek — ста́вить плоху́ю оце́нку
◊
kırık dökük — а) разру́шенный, развали́вшийся, ве́тхий; б) бессвя́зный (о речи); ло́маный (о языке); в) оста́тки (чего-л.); г) хлам, старьё◊
kırık dökük bir kanepe — ве́тхий дива́н◊
kırık dökük bir ifade — бессвя́зное выраже́ние
См. также в других словарях:
ifade vermek — huk. bir olayla ilgili olarak gördüğünü, bildiğini yetkili veya ilgili kimseye söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ifade vermek — Bir olayla ilgili olarak gördüğünü, bildiğini yetkili veya ilgili kimseye söylemek … Hukuk Sözlüğü
ifade — is., Ar. ifāde 1) Anlatım Güzel bir ifade. 2) Deyiş, söyleyiş Not ettiklerimi bir ağzın ifadesi şekline sokarak size okutacağım. S. M. Alus 3) Bir duyguyu yüz aracılığıyla anlatan belirtilerin bütünü Sakalı yeni çıkmış yüzünde çocukça ifadeler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
İFADE — Anlatmak. Söylemek. * Fayda vermek, fayda tutmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bilkürmek — ifade, bildirmek, teblig, îlam i eşâr etmek, tâlimat vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bildirmek — e 1) Herhangi bir şeyi haber vermek Anası böyle söyledi, gene de gidip kocasına bildirdi. M. Ş. Esendal 2) nsz Herhangi bir konuda bilgi vermek Gönderdiğim mektubun bir ehemmiyeti yoktur, diye bildir, dedi. F. R. Atay 3) i Anlatmak, ifade etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rapor — is., Fr. rapport 1) Herhangi bir işte, bir konuda yapılan inceleme ve araştırma sonucunu, düşünceleri veya gözlemleri bildiren yazı Yanımdaki küçük masanın üstünde çabucak raporunu yazdı. Ö. Seyfettin 2) Anlatım, ifade 3) tıp Hastalığın teşhisi,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
FÂTİHA — Bir şeyin başlangıcı, ibtidası. * Mübaşeret. Başlamak. * Karar vermek. * Bir duânın sonunda veya duâya başlarken Fâtiha Suresini okumayı hatırlatan ifade. * Kur an ı Kerim in birinci suresi. (Bak: Seb ul mesâni … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KABZ U BAST — Ruhen sıkıntı. Daralma ve genişleme. Sıkıntı ve ferahlık. * Birini diğeri üzerine tercih etme. * Münkabız bir adama ferahlık ve sürurluluk vermek, sevindirmek. * Beyan ve ifâde etmek. * Uzun uzun ve etraflıca anlatmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TASVİR — Hiss ve mahsusata münhasır olan ifâde. * Bir şeyi söz veya yazı ile anlatmak. Resim yapmak. * Bir şeye şekil ve suret vermek. Resim. * Edb: Görebildiğimiz ve hissedebildiğimiz şeyleri bize gösterebilecek veya hariçte vücudu olmayan fakat… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük